“Hydropolis”, yeraltı temiz su deposunda kuruldu. Su ve Kanalizasyon Arıtma Şirketi – Wrocław‘a aittir ve su tedarik sisteminin mimari eserlerinden biridir.
Temiz su deposu, 1890-1893 yılları arasında, “Na Grobli” su tedarik sisteminin elemanlarından biri olarak inşa edilmiş ve 1904 yılına kadar bir filtreleme sistemi olarak hizmet vermiştir. Batıdaki komşusundan esinlenilen pompa istasyonu 1924 yılında inşa edilmiştir.
“Na Grobli”, Avrupa’da az sayıdaki çok iyi korunan tarihi su tedarik tesislerinden biridir. Anıtların siciline giren bir yapı olduğu için, sıkı koruma ve korunmaya tabidir. Binanın kapatıldıktan sonra, daha da bozulmaması ancak genel bakım işlemleri uygulanarak engellenebilirdi.
Temiz su deposu, eski filtreler ve batıdaki rezervuara bitişik pompa istasyonu, “Na Grobli” su sisteminin bir parçasıdır. Rezervuar kesiti dikdörtgen şekle sahiptir. 72,8 x 63,9 metre. Yeşil bir çatı ile kaplıdır, öncelikle haznedeki hava basıncını düşürmeye yarayan havalandırma yığınları bulunur.
Rezervuarın iç kısmında, yeni işlevin amacı doğrultusunda, bir bölümden diğerine geçilmesine izin veren duvarlar bulunur. Yapılan açıklıklar vasıtasıyla bağlanan dört bölmeden oluşur. Her oda üç kör betonarme kemerli yapı ile onları ayıran duvarlara ve iki sütun sırasına dayanıyor.
Giriş alanının güney tarafına, yakınlardaki Su Kulesi ile eşleşip yeni bir cephe oluşturan bir ek bina inşa edilmiş.
Binanın yeni bölümünde kullanılan baskın malzeme, oksitlenme sürecinden ötürü doğal bir şekilde kararmış klasik bakırdır; rezervuarın ve su kulesi’nin ana malzemesi olan tuğla ile uyumludur.
Binanın gövdesi, çatıya ve teknik kanata giden bitişik bir rampa ile bir girişi içermektedir. Rezervuarın tavanına çıkan merdivenler arasında yeşil alan bulunur. Bütünü bakır bir çatı ile taçlanır.
Bina cepheleri yatay bakır levha panellerle kaplanmıştır. Giriş noktasında cam kaplaması için delikli paneller kullanılmış. Cephe iki tarafına da çatı ile monte edilmiş sabit paneller 46.5 metre uzunluğunda su yazıcının çerçevesidir. Yazıcıdan düşen su önceden programlanmış desenler ve başlıklar oluşturur – serginin ana temasına ve giriş yüksekliğini öne çıkartır.
Böylece oluşturulan su perdesi ön yüksekliği dolduruyor. Bu ayrılmaz bir bütünü simgeler. Geçiş yapan ziyaretçilerin önünde açılır ve su ile etkileşim ve ilk temas sağlar.
Su yazıcısı, binanın teknik bölümüyle bağlantılı olarak, yükseltinin bakır kaplamasının altında gizlenmiş on iki modülden oluşur. Her modülde, yazıcı tarafından oluşturulan etkilerden sorumlu olan bir dizi kontrollü solenoid valf ve püskürtme borusu vardır. Yazıcıdaki su kapalı bir sistemde dolaşır.
Bakır da giriş holünün son dokunuşudur; İç mekanı aydınlatır ve siyah metal levhaların mat yüzeyleri, beton döşeme ve betonarme ile uyumludur. Güneş ışığı, delikli panellerdeki düzensiz deliklerden içeri girer, alanı doldurur ve ışık ve yansımalar arasında benzersiz bir etkileşim yaratır. Bakır levhanın ön oksitlenmiş dikey panelleri burada kullanılır.
Bu alanın ana aksanı, 2,8m yüksekliğinde ve 1,6m çapında kapalı, şeffaf bir silindirin içine giren bir girdaptır. Seviye -1’deki merdivenler arasında merkezi bir konumda yer almaktadır.

Malzeme Yorumlaması:
Baştan bakır kullanma kararı en uygun çözüm gibi görünüyordu. Dayanıklılığı, güzelliği ve doğal değişkenliği nedeniyle, binanın bakır levhalarla kaplı olduğu yeni kısmı, tarihi rezervuarın eşsiz karakterini tamamlarken, aynı zamanda yeni mimarisini de vurguluyor. Içinde kullanılmış, ince ışık ve yansımaları sayesinde salonda alan algısını yoğunlaştırıyor.