Elbette ahşap yeni bir malzeme değil. 19. yüzyılın sonlarına kadar kereste hâlen baskın yapı malzemesiydi. Bu durum, bir dizi acımasız şehir yangınının, büyük Amerikan şehirlerini yakıp yıktıktan sonra değişti. Ahşap yanıcılığını sergiledi ve mimarları çelik ve beton gibi yeni malzemeleri kullanmaya teşvik etti.
Chicago’nun John Hancock Merkezi 1965’te inşa edildiğinde, kabaca 96 tur otobüsü üretmeye yetecek yaklaşık 2,500 ton alüminyum metal kullanıldı. Bundan 5 yıl sonra mühendisler, 90.000 ton’dan fazla çelik kullanarak yaklaşık 425 metre yüksekliğinde bir gökdelen olan Sears Tower’ı inşa ettiler. Chicago her zaman metal ve beton ile tanımlanan bir şehir olmuştur, ancak iddialı yeni bir öneri Chicago’nun silüetine ve dünyanın dört bir yanındaki gökdelenlere yeni bir yapı malzemesi sunmayı taahhüt ediyor.
Bugün, mimarlar tamamen ahşaptan inşa edilecek yeni bir yüksek katlı yapı tekniği araştırıyorlar. River Beech Tower, Chicago’nun karanlık, camlı ufkuna karşı 80 katlık sarışın bir silüet ile durmayı hedefliyor. Ahşap bina henüz konsept aşamasında ve görünüşe göre yakın zamanda inşa edilmeyecek ancak Cambridge Üniversitesi, Perkins + Will mimarları ve Thornton Tomasetti’deki mühendisler arasında geliştirilmeye devam edilen, masif kereste kulelerini hayata nasıl getirebilecekleri konusundaki çözümler bulmayı amaçlayan bir proje.
Yeni geliştirilen teknikler, ahşabı daha çekici hale getirmeye başladı. Çeliğin dayanıklılığına rakip bir kompozit malzeme oluşturmak için farklı ahşap parçaları çapraz yapıştırarak elde edilen süper güçlü, katmanlı bir lamine kontroplak elde edildi. CNC frezelemesi gibi hassas dijital imalat prosesleriyle bir araya getirilen bu yeni yapı malzemesi, mimarların bir asır önce hayal edilemeyecek yüksekliklerdeki kereste binaları inşa etmelerine olanak sağlıyor.
Ahşap malzemenin doğa ile dost özellikleri onu daha çekici hale getiriyor. Ahşap karbondioksit için bir filtre gibi davranıyor ve aşırı karbondioksiti havadan ayırıyor.
River Beech Tower, son iki yıldır ortaya çıkan bir avuç umut verici fikirden sadece biri. Tasarımcılar, Oakwood Kulesi olarak adlandırılan ve Londra’da konumlanması hedeflenen bir ahşap gökdelen için bir plan daha önerdi. Stockholm’de, kentin en yüksek yerleşim birimi olacak olan 130 metrelik ahşap konutların planları hazırlandı. Ve Zaha Hadid’in şirketi yakın zamanda, İngiltere’de inşa edilecek, ahşap bir futbol stadyumu inşa etmek üzere kolları sıvadı.
Ahşabın yapı malzemesinin çağı resmen yeniden başladı.
Kentlerimizin görünüş biçimini dönüştürmek için hazırlıklar hızla devam ediyor. Minneapolis’teki şu an en yüksek ahşap yapı olan yedi katlık T3’ü tamamlayan Vancouver mimarı Michael Green, “Mimarlıktaki her büyük hareketin, yapısal bir inovasyonun ardında doğduğuna hep inandım“ diyor.